26 Mayıs 2010 Çarşamba


ÇAĞDAŞ TÜRKİYE RESMİ:ERZURUM’DA FIRÇA VURUŞLARI

Fırat ARAPOĞLU / ERZURUM

Türkiye Sanat Tarihi son kırk yıl içerisinde belirli sıklıklarla düzenlenen heykel sempozyumlarına şahit oldu. Elbette bu sempozyumların gerçekleştirilmesinin birçok nedeni var. Hem nitelikli heykeller ve anıt heykeller konusunda sıkıntı çeken illerin yapısında estetik bir dönüşüm yaratabilmek hem de heykel sanatına karşı olan olası önyargıları yıkabilmek bunlardan sadece ikisi. Heykelden çok daha farklı bir parametrelere sahip olan ve Türkiye Sanatı tarihi içerisinde daha eski bir tarihselliğe sahip olan resim sanatı içinse bir sempozyum düzenlenilmesi olayı, uzun zamandır duyulmuyordu. Fakat mart ayındaki Uluslararası Mardin Resim Sempozyumu’nun ardından, 15-30 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek Uluslararası Erzurum Birinci Resim Sempozyumu da devreye girdi ve ikincisine davetli olduğum için görme şansım oldu. Sanatın İstanbul merkezli olmasında elbette bir beis yok, Paris Ekolü, New York Ekolü gibi İstanbul da önemli bir megalopol olarak sanatta öncü konumu üstlenecek.


ERZURUM’DA RESİM SEMPOZYUMU


Küratörlüğünü Bünyamin Özgültekin ve Mehmet Kavukçu’nun üstlendiği Erzurum Birinci Uluslararası Resim Sempozyumu, 15 Mayıs tarihinde Atatürk Üniversitesi kampüsü içerisinde yer alan sanat galerisinin bir atölyeye dönüştürülmesi ile başladı. Katılımcı sanatçılar şu isimlerden oluşturulmuştu: Lionel Perrote (Fransa), Krasimira Kirilova (Bulgaristan), Eizo Sakata (Japonya), Anatoly Kravchenko (Ukrayna), Anatoly Gorbenko (Ukrayna), Vladimir Palamarciuc (Moldova), Viktoria Amelyanovich (Belarus), Fikret Haşimov (Azerbaycan), Dimitri Ayoğlu (Gagauzya), Adem Genç, Bünyamin Özgültekin, Devrim Erbil, Yusuf Taktak, Onay Akbaş, Devabil Kara, Hüsamettin Koçan, Mehmet Kavukçu, Zafer Gençaydın, Halil Akdeniz ve Tülin Onat. İsimlere bakıldığında, öncelikle Türkiyeli sanatçıların, ulusal resim sanatı tarihine damgalarını vurdukları görülüyor. Hocaların hocası olarak isimlendirilen Devrim Erbil’den, Fransa’da yaşayan sanatçı Onay Akbaş’a, neon yerleştirmeler, hazır - nesnelerle oluşturduğu resimsel düzenlemeleri ile Bünyamin Özgültekin’den, özgün formları ile Yusuf Taktak’a kadar gelen geniş bir yelpazeyi sergiliyor sanatçı seçimleri. Yurtdışından gelen katılımcılarda da aynı düşünsel ve üretimsel farklılıkları görmek mümkün: Doğa içerisinde gerçekleştirdiği performansları ve ekolojik düzenlemeleri ile de tanınan Eizo Sakata ve öznel mitolojik öykülerden hareket eden Gagauz sanatçı Dimitri Ayoğlu’ndan, geçen yıllarda Etiler Alkent Actuel’de suluboya ve desen çalışmalarına şahit olunan Anatoly Kravçenko’dan taşist üslubu anımsatan uygulaması ile Bulgar kadın sanatçı Krasimira Kirilova’ya uzanan bir çizgi.
Sempozyum izleyicileri, önemli sanatçıların figüratif ya da soyut gibi üslupsal, natüralist, realist, idealist gibi üretimsel olarak farklılaşan çalışmalarını görüyor. Tabii, yandan bu önemli isimlerin imzalı eserlerine sahip olmak üniversitenin prestiji açısından da büyük bir önem arz ediyor. Daha önceki dönemlerden Bünyamin Özgültekin, Devabil Kara, Burhan Doğançay gibi sanatçıların çalışmaları ile bu sempozyumdaki işlerin bir araya getirilmesi, yakın dönem Türkiye Resim Sanatı Tarihi’nin total olmasa da, küçük bir panoramasını verecektir.


PANEL: KÜLTÜRLERARASI BULUŞMA


Sempozyum, önemli bir etkinliğin sadece pratik değil, teorik ayağının da dikkate alınması gerektiğini düzenlediği bir panelle de gösterdi. 21 Mayıs’ta “Kültürler Buluşması” başlıklı panelde, Prof. Dr. Kıymet Giray, Prof. Dr. Kaya Özsezgin, Abdülkadir Günyaz, Dr. Ümit Gezgin ve Yrd. Doç. Ali Utku ile beraber, ben de konuşmacı olarak yer aldım. Sempozyumların “kültürlerarası takas ortamını” geliştirme adına önemini vurgulayan Kıymet Giray, Erzurum’u, Paris’in modern resmin merkezi olma konumu ile eğretilediği bir okumasını sundu – Erzurum, “Doğu’nun Paris’i”. Ali Utku, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir”’indeki Erzurum’u, kapı ve buluşma metaforları üzerinden okurken, oldukça yetkin bir sunuma imza attı. Diğer konuşmacılarsa, Türkiye Sanatı Tarihi ve organizasyon ile ilgili temennilerini iletti. Bunu yöntemsel bir farklılık olarak görmek olası. Ben de sempozyumların içsel mekanizmalarına dair bazı öneriler getirdim.
Erzurum ve üniversitenin bu resimleri sahiplenmesinin yanında yakın dönem içerisinde sergilemesi de gerekiyor. Çalışmalar, akademinin duvarlarında asılı kalmamalı. Sergilendikçe, sanat, yaşamla bir araya daha fazla gelebilecek ve iletişim kurabilecektir. Diğer bir husus bu sempozyumun sürekliliğinin sağlanması. Burada iş yine Rektörlüğe ve Güzel Sanatlar Fakültesi’ne düşüyor. Sürdürülebilirliğini sağlarlarsa, bir marka olarak sürekli gündemde kalabilirler. Bu önemli etkinlik, tek atımlık olmamalı. Öte yandan Tülin Onat, Krasimira Kirilova, Viktoria Amelyanovich sempozyumdaki yirmi sanatçı arasında yer alan üç kadın sanatçı. İlk etkinlik için ertelenebilir bir konu, ama önümüzdeki etkinlikler için küratörlerden bu sayınını artışını arzu etme hakkım var.

(Birgün Gazetesi 26 Mayıs 2010 tarihli sayı 15. sayfada yer almıştır).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder