TEMSİL KRİZİ BAĞLAMINDA ‘KADIN’
Beral Madra’nın direktörlüğünde devam eden Taşınabilir Sanat Projeleri’nin 12.si olarak Uluorta sergisi, Derya Yücel ve Azerbaycan’dan Sabina Shikhlinskaya’nın küratörlüğünde çeşitli ülkelerden 11 kadın sanatçının video çalışmaları ile kadın kimliği ve farklılığı konularını sorguluyor.
GÖRSEL SANATLARDA KADIN VE ULUORTA
Sanat dünyası sermaye, sınıf çelişkileri, etnik köken, cinsiyet ayrımcılığı gibi konuları dışlama arzusunda, yani diğer bir deyişle, bu konuların sanatın kapsamına girmediğini öne sürmekteyken, sistem olarak daima ‘erkek’, ‘heteroseksüel’, ‘beyaz’ ve ABD/Avrupa merkezli sanatçı profilini yüceltmektedir. Bu yapının altını kazıyan unsurlardan birisi olarak kadın sanatçılar da, mikro çıkışlı işler üreterek, sistemi yapı-söküme uğratmaya ve ‘erkek egemen’ yapısını deşifre etmeye çalışıyor.
Uluorta sergisi, Bahar Behbahani’nin ‘Safran Çayı’ çalışması ile izleyicisini karşılıyor. İranlı sanatçı düş ile gerçeklik, geçmiş - gelecek, gençlik -yaşlılık gibi ikili okumaları, standartları yüksek bir video çalışması ile sunuyor. Behbahani, daha önceleri Judy Chicago gibi sanatçıların işleri ile beraber sergilerde yer alan bir sanatçı. Norveç’li iki sanatçıdan Eli Glader, Azerbaycan’da kadınlar hapishanesindeki camera verite (gerçek çekim) ile yaptığı kayıtları sekiz kanallı bir video yerleştirme ile sunuyor ve hapishanenin yatakhane, yemekhane gibi farklı alanlarına şahit olunuyor. Else Leivrik’in kadın deseni ise, görselliği ile ön plana çıkarak, tarz olarak diğerlerinden uzak bir görüntüde.
Ayşe Böhürler, siyasi kimliği ve yazarlığı ile medyada göz önünde olan isimlerden birisi. Bu sergide, ‘Duvar’ isimli belgeselinin çekimlerinden kurguladığı ‘Her Günkü Dünya’ isimli çalışma ile yer alıyor. Çalışması, serginin konsept metni ile uyumluluk içerisinde, üst-söylemsel geri kalmışlık vb. okumaların aksine, kişiselliklere veya toplumsallıklara odaklanan bir iş. Siemens Sanat’ın Sınırlar Yörüngeler 02 ve 06’daki işleri ile hatırlayabileceğiniz Hatice Karadağ, ‘İsimsiz’ videosuyla kadının toplumdaki temsili krizine, kendisini sunumu konularına gönderme yapıyor. Gül Ilgaz’ın, ‘İki Kanat’ çalışması örtme, örtünme, kamusal alandan tecrit edilme konularına odaklanırken Karadağ’ın ve Yeşim Ağaoğlu’nun çalışmalarına referans veriyor. Ağaoğlu da, kadının kamusal alandaki görüntüsünü-etkisini yansıttığı çalışmasında, imgelerdeki ironileri, çelişkileri ve dramatik gerilimleri kullanıyor. Sophia Cherkezishvili’nin, ‘Koru Beni’ çalışmasıysa kadınların gözlerine odaklanarak, SSCB sonrası sorunlu bir bölgenin yaşadığı sıkıntıları kadınların gözlerinden yansıtıyor.
İTAATSİZLİĞİN GEREKLİLİĞİ
Serginin ağırlığı oldukça hissedilen üç işinden birisi Rena Effendi’ye ait. WHW küratörlüğündeki 11. İstanbul Bienali’nde ‘Boş Hayaller: Boru Hattı Boyunca Yaşanan Hayatların Bir Tarihi’ çalışmasından hatırlanabilecek sanatçı, National Geographic ‘All Roads’ dahil bir çok ödül sahibi. ‘Mutluluk Evi’ çalışması, bugünlerde etnik çatışmalarla gündeme gelen Kırgızistan’ın Oş kentindeki çekimlerden oluşturulmuş. Fergana Vadisi üzerinde uyuşturucu sevkıyatının odak noktalarından olan Oş, ayrıca Kırgızistan’ın düşük gelirli bir ülke olmasıyla, kadınların, erkeklerle beraber, çok rahat uyuşturucu ya da seks ticaretine düştükleri bir noktada. Effendi 2007 tarihli fotoğraf serisinde, evlilik törenlerinin ardından sizi kaçınılmaz gerçeklik olarak genelevlere ve uyuşturucu kullanımına şahit ediyor.
Nezaket Ekici’nin açılış performansı ‘İtaatsiz’, elbisesinin üzerinde yüzlerce kürdanla kişinin, sınırlarını göstermesi açısından önemliydi. Kimlik inşasını redderek, kürdanlarla bu sivri, ulaşılamazlığı veren Ekici, performans sonunda ise izleyicilerden seçtiği kadınları yanına çağırarak, nihai uzlaşmaya da ışık yaktı. Sanatçının ‘Kıyısız Nehir’ videosuysa, bedenin zaman - mekân içerisindeki konumunu sorunsallaştıran bir çalışma. Zaman nedir? Başlangıcı ve sonu nedir? Sınırlılıkları nelerdir? Zamanın ilerlemesindeki hızlılık - yavaşlık nosyonları nelerdir? Bunlar Ekici’nin çalışmasından sonra akla gelen sorulardan sadece bir kaçı. Değişik yaş gruplarına ait ve değişik coğrafyalardan gelen 11 kadın sanatçının gözünden ‘kadın kimliği’ konusunu 18 Temmuz’a kadar Antrepo 5’te izleyebilirsiniz.
GÖRSEL SANATLARDA KADIN VE ULUORTA
Sanat dünyası sermaye, sınıf çelişkileri, etnik köken, cinsiyet ayrımcılığı gibi konuları dışlama arzusunda, yani diğer bir deyişle, bu konuların sanatın kapsamına girmediğini öne sürmekteyken, sistem olarak daima ‘erkek’, ‘heteroseksüel’, ‘beyaz’ ve ABD/Avrupa merkezli sanatçı profilini yüceltmektedir. Bu yapının altını kazıyan unsurlardan birisi olarak kadın sanatçılar da, mikro çıkışlı işler üreterek, sistemi yapı-söküme uğratmaya ve ‘erkek egemen’ yapısını deşifre etmeye çalışıyor.
Uluorta sergisi, Bahar Behbahani’nin ‘Safran Çayı’ çalışması ile izleyicisini karşılıyor. İranlı sanatçı düş ile gerçeklik, geçmiş - gelecek, gençlik -yaşlılık gibi ikili okumaları, standartları yüksek bir video çalışması ile sunuyor. Behbahani, daha önceleri Judy Chicago gibi sanatçıların işleri ile beraber sergilerde yer alan bir sanatçı. Norveç’li iki sanatçıdan Eli Glader, Azerbaycan’da kadınlar hapishanesindeki camera verite (gerçek çekim) ile yaptığı kayıtları sekiz kanallı bir video yerleştirme ile sunuyor ve hapishanenin yatakhane, yemekhane gibi farklı alanlarına şahit olunuyor. Else Leivrik’in kadın deseni ise, görselliği ile ön plana çıkarak, tarz olarak diğerlerinden uzak bir görüntüde.
Ayşe Böhürler, siyasi kimliği ve yazarlığı ile medyada göz önünde olan isimlerden birisi. Bu sergide, ‘Duvar’ isimli belgeselinin çekimlerinden kurguladığı ‘Her Günkü Dünya’ isimli çalışma ile yer alıyor. Çalışması, serginin konsept metni ile uyumluluk içerisinde, üst-söylemsel geri kalmışlık vb. okumaların aksine, kişiselliklere veya toplumsallıklara odaklanan bir iş. Siemens Sanat’ın Sınırlar Yörüngeler 02 ve 06’daki işleri ile hatırlayabileceğiniz Hatice Karadağ, ‘İsimsiz’ videosuyla kadının toplumdaki temsili krizine, kendisini sunumu konularına gönderme yapıyor. Gül Ilgaz’ın, ‘İki Kanat’ çalışması örtme, örtünme, kamusal alandan tecrit edilme konularına odaklanırken Karadağ’ın ve Yeşim Ağaoğlu’nun çalışmalarına referans veriyor. Ağaoğlu da, kadının kamusal alandaki görüntüsünü-etkisini yansıttığı çalışmasında, imgelerdeki ironileri, çelişkileri ve dramatik gerilimleri kullanıyor. Sophia Cherkezishvili’nin, ‘Koru Beni’ çalışmasıysa kadınların gözlerine odaklanarak, SSCB sonrası sorunlu bir bölgenin yaşadığı sıkıntıları kadınların gözlerinden yansıtıyor.
İTAATSİZLİĞİN GEREKLİLİĞİ
Serginin ağırlığı oldukça hissedilen üç işinden birisi Rena Effendi’ye ait. WHW küratörlüğündeki 11. İstanbul Bienali’nde ‘Boş Hayaller: Boru Hattı Boyunca Yaşanan Hayatların Bir Tarihi’ çalışmasından hatırlanabilecek sanatçı, National Geographic ‘All Roads’ dahil bir çok ödül sahibi. ‘Mutluluk Evi’ çalışması, bugünlerde etnik çatışmalarla gündeme gelen Kırgızistan’ın Oş kentindeki çekimlerden oluşturulmuş. Fergana Vadisi üzerinde uyuşturucu sevkıyatının odak noktalarından olan Oş, ayrıca Kırgızistan’ın düşük gelirli bir ülke olmasıyla, kadınların, erkeklerle beraber, çok rahat uyuşturucu ya da seks ticaretine düştükleri bir noktada. Effendi 2007 tarihli fotoğraf serisinde, evlilik törenlerinin ardından sizi kaçınılmaz gerçeklik olarak genelevlere ve uyuşturucu kullanımına şahit ediyor.
Nezaket Ekici’nin açılış performansı ‘İtaatsiz’, elbisesinin üzerinde yüzlerce kürdanla kişinin, sınırlarını göstermesi açısından önemliydi. Kimlik inşasını redderek, kürdanlarla bu sivri, ulaşılamazlığı veren Ekici, performans sonunda ise izleyicilerden seçtiği kadınları yanına çağırarak, nihai uzlaşmaya da ışık yaktı. Sanatçının ‘Kıyısız Nehir’ videosuysa, bedenin zaman - mekân içerisindeki konumunu sorunsallaştıran bir çalışma. Zaman nedir? Başlangıcı ve sonu nedir? Sınırlılıkları nelerdir? Zamanın ilerlemesindeki hızlılık - yavaşlık nosyonları nelerdir? Bunlar Ekici’nin çalışmasından sonra akla gelen sorulardan sadece bir kaçı. Değişik yaş gruplarına ait ve değişik coğrafyalardan gelen 11 kadın sanatçının gözünden ‘kadın kimliği’ konusunu 18 Temmuz’a kadar Antrepo 5’te izleyebilirsiniz.
(30 Haziran 2010 tarihli Birgün Gazetesi'nde yayınlanmıştır).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder