FUARDA SANAT, SANATTA FUAR
Sanat fuarlarının sayısındaki artış, sanat piyasasının yapısını sunan bir gösterge olarak okunabilmektedir ve fuarlar yerel ekonomiyi canlandıran bir niteliğe de sahip. Hem şehre gelen ziyaretçi sayısını arttırdığı gibi, gerçekleştirilen satışlarla bir ekonomik canlanma da yaratıyor. Artist 2009, 19. İstanbul Sanat Fuarı’nın ardından, Contemporary Istanbul’u beklerken (3 – 6 Aralık, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı) ister istemez şu soru akla gelmekte: Fuarlar ekonomik krizden etkilenmiyorlar/ etkilenmeyecekler mi? Yabancı basından, Frieze, Art Basel ve Art Basel Miami Beach gibi fuarlarda satış oranlarındaki düşüşü öğrenilirken ve bazı fuarların ekonomik krizden dolayı ertelendiği görülürken, sanat fuarı olgusu nasıl değerlendirilebilir?
Şu bir gerçek ki, fuarlar şu aralar galerilerin müzayede evleri ile yarışmalarında en önemli kozlarından. Ülkemizde galerilerin sahip oldukları dergiler ve ulusal basın yoluyla yer yer belirttikleri gibi, müzayede evleri galeri satışlarını büyük ölçüde kesiyor. Bundan dolayı galerilerin hayatta kalmalarına katkı sağlayacak şekilde fuarlarda bir gelir sağlandığı da anlaşılıyor – her fuarda bu satışlar gündemdedir.
Sanat fuarlarının sayısındaki artış ve bazılarının iyi bazılarının ise oldukça kötü olması/geçmesi bu niteliği pozitif/negatif etkileyebiliyor. Burada hem fuarın yeni ekonomik gelişmelere adaptasyonu hem de galerinin fuar alanında göstereceği strateji, her ikisinin de hayatta kalma olasılıklarını gösteren bir unsur.
19. İstanbul Sanat Fuarı’nın iyi yanları olduğu kadarı ile negatif yansımaları da vardı. Genç sanatçılar için fuarlar oldukça önemli, görünürlükleri açısından. Galeriler ve girişimler de yeni, taze soluk getirmek adına genç sanatçıları fuarda sundular. Fakat, My Name is Casper sergisinin ve Koridoor’un sunduğu çalışmaların çok yakın bir zaman önce sergilenmiş olmaları, aynı enformasyonun tekrar sunumu olarak “ileti değer kaybını” yaşadı. Galerilere gelince, satış oranlarını bilemiyorum ama ekonomi kriz ortamında, satış için koleksiyoner ikna etmenin zor geçtiğini varsayabiliriz, eğer önemli sanat işlerini önermiyorsanız. Öte yandan kabul edilen galeriler ile birlikte, fuara katılım başvuruları kabul edilmeyenleri de (varsa) bilmek isterdim. Bu bilgi bize bir ipucu sağlardı ama fuar organizatörlerinin bu bilgiyi paylaşacaklarını hiç sanmıyorum.
Fuarlarda homofilik bir yaklaşım geliştirilir, modern galeriler modernlere, post-modernler girişimler de post-modernlere doğru bir eğilim gösterir. Artist 2009’da, sunulan malzemelerin taşınabilirlik konusu nedeniyle, nitelikli enstalasyonların ya da video-enstalasyonların yer almadığı görüldü (tabii fuar standlarının metrekare sınırlamaları da burada bir etken). Sunulan işler, fuarlar çok kısa bir zaman aralığında sunulduğu için, çok kompleks ve algısı zor işler olarak da seçilmemiş. Artist 2009’da gözlemlediğim iki nokta ön plana çıkmaktaydı: Sanatçıların statüsü ve yaşları.
Fuarın çok seçici davranmadığı ortada. Bu farklı yaklaşımların sunulabilmesi açısından iyi, ama büyük galerilerle bir arada sergilenen yeni/küçük galerilerin varlığı seçkinci grup tarafından eleştiri alır. Fuarlar arası bir yarışın olduğu görülürken (ArtForum/Contemporary İstanbul/ArtForum vb), seçici kurulların bu konuda çok incelikli düşünmeleri gerekir. Bu arada küratörlüğünü Denizhan Özer’in yaptığı Koridoor’un sunum metninde, girişimin “İstanbul hegemonyasına karşı yeni bir enerji yarattığı” ifadesi yer alıyor. Yurtdışı ile sıkı ilişkiler içerisinde çalışan bir küratörün, artık günümüzde hem sanatçıların etnik kökenleri hem de coğrafi sınırlamaların hiçbir öneminin kalmadığını çok daha iyi görmesi gerekirdi kanımca. Bunu gözden kaçırılmış bir redaksiyon hatası olarak görmek istiyorum, aksi halde bir önyargıya işaret etmekte. Artık önemli olan sanatçıların statüleri ve yaş oranları. Zaten, çokkültürlülük politikasının, global ekonomi içerisindeki parametrelerden birisi olduğunun kanıtlarından birisi, fuarda ve katalogdaki İngilizce kullanımı. Herkes farklı kökenlere sahip ama dil aynı.
Fuarların kalıcılığını zaman gösterecek, bazıları iflasa da sürüklenebilir. Yine de, “kötü de olsa fuarlar devam etsin” diyenlere, her şeyin olmasının gerekli olmadığını, bazen daha doğru zamanların beklenmesi gerektiğini de anlatmak gerekiyor.
Bir fuarın başarılı olup, olmadığının kriterlerini belirlemek çok zor. Faillerin görüşleri bu konuda çelişmekte, çünkü net üretim kalitesini sanatta belirlemek olanaksız. Sistemin iyi ya da kötü galeriyi/sanatçıyı belirlediğini ileri sürebileceğimiz gibi, enstalasyon/video vs. olsun, iyi bir işin iyi bir kompozisyon ve malzeme kullanımından geçtiğini belirterek, klasik eleştirel değerlendirmeyi de ileri sürebiliriz. Sanat gibi yüksek oranda kesinlemenin mümkün olmadığı pazarlarda, ağ ilişkilerindeki bilgi akışı önemli bir unsur olarak karşımıza çıkar. Hem estetik hem de finansal olarak bir ürünün değerini belirlemek konusunda bir sıkıntı var, ama her daim olduğu gibi, su akıp yatağını buluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder