YAPIBOZUM KULLANMAK, YAPIBOZUMUN KULLANILMASINA DA DAVET ÇIKARTIR!
Fırat ARAPOĞLU
Necmi Karkın, “Sanatta Anamnesis Sarsıntıları”, De Kİ Yayıncılık, Ankara – 2009, 128 sayfa.
Kavramlar lastik gibidir; çok gererseniz elinizden fırlayıp, yine aynı formu alır, kendisine döner - ilk işlevsiz ve saf haline. İşte yazında bunu yaptığınızda, paradigmatik bir değişim değil, sentagmatik bir değişim ilkesinden hareket edersiniz ve o zaman her yana çekilip, çevrilecek “tespitler” (önerme değil) ortaya çıkar. Ya da, Perry Anderson’ın anımsattığı gibi “Ayrıntı azaldıkça, varılan sonuç esnekleşir” eleştirisine tabi olursunuz.
16 Kasım’daki yazımda, yapıbozum ve psikanalizin metinlere keyfi uygulanabilirliği konusuna değinmiştim. Umberto Eco’nun “aşırı yorum” tezine referanslar veren bu çıkarsama, en yüzeysel ve basit işlerde dahi derinlikli öğeler bulunmasına olanak verme tehlikesini taşımaktaydı. Boşlukta birer muamma gibi durma tehlikesindeki sanat işleri, böylece, metinsel destekle (ki bazen anti-metinsel davranma stratejisini unutuyor sanatçılar) “felsefe kazanmaktalar”. Guy Debord’un dediği gibi de “felsefe gerçekleştirilmiyor, gerçek felsefeleştiriliyor”.
Necmi Karkın, “Sanatta Anamnesis Sarsıntıları” başlıklı kitabında 2003’ten 2008’ kadar çeşitli dergilerde çıkan yazılarını derlemiş. Karkın’ın Art-İst, Rh+ ve Türkiye’de Sanat’ta çıkan makaleleri görsel sanatlarla ilgilenenlere tanıdık gelecektir. Toplamda 23 makalenin yer aldığı kitapta, dört adet yayınlanmamış (ya da yazarın yayın yerini vermediği) yazı, bir sempozyum bildirisi (YTÜ Sanat-Tasarım Sempozyumu) ve bir Sosyal Bilimler Enstitiüsü Dergisi’nde yayımlanmış makale de bulunuyor.
Öncelikle Karkın’ın makaleleri bir sistematik üzerinden derlenmemiş ve ne bu serinin editörü bir sunuş yazmaya ne de yazarın kendisi bir önsöz yazmaya tenezzül etmiş. Durum böyle olunca, okuyucu yazılara “Tinselliğin Kırmızı Havarileri” başlıklı bir yazı ile direkt giriyor. Karkın zaten dilin “yapısal” nitelikleri ile oynamayı seven bir yazar. Bazı başlıklara bakılırsa: “Seramiğin Tenindeki Estetiksel Gerilim”, “Sanatsal Söylencelerde Kurbansal Paradoks” vb. (şairlik kimliğini çokça taşıyor üzerinde yazar). Bu tarz bir girişle Karkın’a aşina olmayan bir okuyucu, direkt dilin “yapıbozuma” uğratılma denemesi ile karşılaşıyor. Buradan iki sonuç çıkıyor: Ya gerçekten “bilinçli bir edim” olmadan editör ve yazar bu konuyu “es” geçtiler; ya da kitap, yazarın “fan kulüp” üyeleri için çıkarıldı. Allahtan giriş sayfasında yazarın kısa yaşamöyküsü veriliyor da, en azından failler (okuyucu) kimi okuduğunun farkına varabiliyor.
Karkın’ın (dergilerde de dikkatimi çeken) makalelerine geçmeden önce genel hatları kitabın negatif bulduğum özelliklerini belirtmek durumundayım: “Arkaik Gölgesellikte Sanatsal Göstergeler” makalesi (s. 41) açılış cümlesi: “Yazılı belgelerde Sanatsal görüngüler üzerine, tarihsel sınırlar içindeki çok sayıdaki tikel olguyu nesnel olması kapsamına ilişkin sorular sormak bulmak olanaklımıdır?” ya da “Yıkıcılığı düşündüren silme formatı, bir şeklide yapıcı olduğu açıkça görülmektedir” (s.50). Bu cümle düşüklüklerinin örneklerini arttırabilirim ama bana ayrılan sayfayı çok fazla aşacak. Ayrıca “Paleotik” (Paleolitik) (s. 45), “özenin” (öznenin) (s. 93), Husserly’in (Husserl) (S. 93), epistemisinin (epistemesinin) (s. 107) ve simulaklar (simulakrlar) (s.107) tarzında kelime hatalarını iletmeliyim ve sayıları bu kadarla da sınırlı değil. Eğer yazarın verdiği yazı bir redaksiyondan geçirilmediyse yayınevini bağlayan bir konu, yok eğer bu haliyle çıktıysa yazarın temel yanlışlıkları olarak tespit ediliyor, maalesef.
Necmi Karkın’ın kaygısının dili içerden yapıbozuma uğratmak olduğunun farkındayım, ama bu kendi yazılarının da yapıbozuma uğratılabileceği anlamına geliyor diyalektik olarak. Kuramsal yazılarından bazılarında (denemeleri hariç ki; Karkın teorik önermeleri ve saptamaları ile denemelerini bir arada vererek hata ediyor) kullandığı yetkin kaynakçalarla, “Konstrüktivizmden Bakarak Post-Constructivism’i Görmek”, “Resim Sanatında Dekonstruction”, “Sanatsal İzdüşümün Halk Yaratıları” gibi makaleleri oldukça doyurucu. Son makaledeki sonuç kısmında tam 17 satır nokta “kullanmaması” ise göze batan bir performans.
Belirli açılardan sanatın toplumsal üretimini ele aldığı sol analizleri ileride alıntılanma olasılığına sahip; referans vermese de “Varoluşu yaratan insan bilinci değildir, tam tersi toplumsal varlık bilinci üretir” (Karl Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı) gibi alıntılar ile desteklediği yazıları okunmaya değer. Bireysel eleştirileri ve tanıtım yazılarında ise “aşırı yoruma” kaçtığı kanaatindeyim. Tabii psikanaliz ve yapıbozuma çokça dayanması, bu eleştirileri ister istemez çağırıyor.
Fırat Arapoğlu (Birgün Gazetesi 26 Aralık 2009 tarihli Kitap Eki'nde yayınlanmıştır.)