7 Nisan 2010 Çarşamba



İzmir'de Hep Turist Olmak

İzmir K2 Sanat Galerisi bugünlerde farklı bir proje ve kurgulama ile oluşturulan bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. 19 Mart’ta açılışı yapılan “Turist (in) Formation” başlıklı sergi, yaşam etkinliklerinin önemli detaylarından birisi olan turist olma ve turizm olgusunu, politika ile de ilintili radikal ve farklı bir paradigmada, disiplinlerarası yaklaşımla irdeliyor. Bazen insan yaşamını majör bir etki ile değiştiren “mekân” değiştirme ve bu değiştirmenin bıraktığı etki/ler İstanbullu yedi sanatçının işlerinde görünür kılınıyor. 12 - 13 Şubat tarihlerinde İstanbullu sanatçıların İzmir’e geçekleştirdikleri kısa gezi sonucunda ortaya çıkan işler, aslında sanat tarihindeki büyük kırılmaların, sınır ihlallerinden oluştuğu gerçeğine de referans veriyor.
Bir kimsenin 24 saati aşacak biçimde yaşadığı kenti terk etmesi turizm faaliyeti olarak tanımlanmaktadır. Peki, böyle bir edim, daha önce orada yaşamadığı, uzun süreler geçirmediği bir kentle karşı karşıya kalan sanatçıda nasıl etkiler yaratabilir? En temel gerçek belki de şu: Böyle bir deneyim, kişide algı düzeyini maksimum oranda açacağı çıkarır. İngiliz Sanat tarihçisi Michael Baxandall’a referansla “Nesneler uzaktan daha net görünmektedir”.
Acaba turist olarak adlandırılan insan, gezmek için geldiği kent ile yüzleşme esnasında bir değişime uğrar mı? Gezdiği kentin varolan ya da inşa edilmiş imgeleri, turist olan kişiyi nasıl biçimlendirir? Bu imgeler kişide hangi yargıları ve ön-yargıları oluşturur? Güzel İzmir, Gâvur İzmir vb kişileştirmelerin kullanımı nasıl değerlendirilebilir?
KENDİ ŞEHRİNİ YARAT
Serginin 19 Mart’taki açılışında İnsel İnal’ın, “Kurban-Midye” adlı performansı sunuldu. Yaklaşık 70’e yakın porselen midye kabukları, içlerinde midye dolmalar ile sanatseverlere bizzat sanatçı tarafından ikram edildi. Bu bir diyalog oluşturma denemesiydi. Bir Rum Mezesi olarak, İzmir’e has bir yiyecek olarak ve şimdilerde Kürt vatandaşların ürettiği ve sattığı bir yiyecek olarak midyenin edindiği kimlik ve imgesi, İnal’ın dikkatini çekmiş gibi görünmekte. Sanatçı son dönem işlerinde, “kimlik” ve “farklılık” konularını seramik gibi kırılgan malzeme kullanarak oluşturduğu “Kendi Şehrini Yarat” performanslarına paralel bir üretim sundu. Performanstan arda kalan malzemeler şu an galeride yer alıyor.
Orhan Cem Çetin’in “Ya Tutarsa” çalışması, İzmir gezisinde çektiği fotoğraflar ve yaptığı ses kayıtlarından oluşan bir kolaj çalışma. Görüntüler arasında geziye katılanlardan istediği İzmir’e dair nesnelerin görüntüleri de yer alıyor. Başat alanı fotoğraf olan, ama performansları ile de tanınan Çetin, analitik şüpheciliği ve kelimelerle iyi oynaması sonucunda çelişkileri oldukça iyi ifade eden neşeli bir üslubu ilke ediniyor. Bu yaklaşım, espriyi ve mizahı sanat kapsamına alan, Fluxus mirasının izlerini taşımakta. Ya Tutarsa’da ekranda zoom-in ve zoom-out’larla İzmir görüntülerini izlerken, kulaklıktan Mardinli çocuğun size “İtalyanca, İngilice [aynen], Fransa [aynen]” Kadifekale’yi anlatabileceğini öğreniyor, röportaja kızan bir “Bey amcanın” attığı fırçaya şahit oluyorsunuz .Buna sanatçıların gezi esnasında (olmazsa olmaz) sanat sohbeti yaparken, bir çay bahçesinde verdikleri çay ve kahve siparişleri de ekleniyor.
Rüçhan Şahinoğlu 1990’ların başından bu yana geliştirdiği “kartpostal” aracını (medium), bu kez “Güzel İzmir” imgeleri üzerinden işliyor. Daha önceleri 1980’lerin başat imgelerinden olan şarkıcı, popüler yıldız kartpostallarına gönderme yaptığı sanatçı fotoğraflarını, bu kez bir kentin kimliğini görünür kılarken kullandı. Didem Dayı Tirek ise bedenin mekânlar içerisinde aldığı konumlarla İzmir yapıları ve beden ilişkisini sorguladığı dijital baskıları ile sergide yer alıyor. Bu görüntülerin yanında çizgi romanlardaki yumruk efektlerinden şahit olduğumuz, günümüz reklamlarının da sıklıkla kullandığı sivri uçları ile dikkat çeken tasarımı yer alıyor: “Kontrol Sende”. Sahi, İzmir’in inşa edilen imgesinin kontrolü kimde?
HAZIR NESNE
Yeni Anıt, İstanbul Sabiha Gökçen’den İzmir Adnan Menderes’e ulaşan yolculukta ilk kadın pilot olarak Sabiha Gökçen ve idam edilen başbakan olarak Adnan Menderes’i sorunsallaştırmış. “Hakikat Raporu” isimli çalışmada bir et döveceği üzerine yerleştirilen uçak, ordu ve sivil arası çelişkinin yanına, siyasal olarak iktidar - İzmir çatışmasını da ekliyor. Çalışma, politika ve sanat arasındaki sınırlarda salınan “disiplinlerarası” bir çalışma olarak tespit edilebiliyor. Suat Öğüt bir sarı boru üzerinde yer alan, otobüslerde ayaktaki yolcuların kullandığı tutacaklar ile beden egzersizlerine dayalı son dönem işlerine malzemesel bir boyutta referans veriyor. İzmir’de çektiği fotoğraflarda ortak bir imge dikkatini çekmiş sanatçının: Binaların kapı önlerinde yer alan doğalgaz boruları. Dikey tasarımları ile otobüslerde tutacakların asılı olduğu yatay tasarımın benzeşimlerinden hareket eden sanatçının çalışmasında yer alan “Afete Maruz Bölge” tanımı, kentsel dönüştürüm projelerini akla getirirken, sınıf ve kimlik çatışmalarına dayalı inşa edilmeye çalışılan ortamı da gözler önüne seriyor. Serginin tek öznelliği vurgulayan çalışması Cemile Kaptan’a ait. Kaptan, bir hazır-nesneyi (duvar saati) mekanın içerisinde sunarak, kendi yaşanmışlığına seyircinin şahit olmasını arzuluyor. Diğer işlere hem teorik hem de pratik açıdan zıt bir konum arz eden çalışmayı, serginin bütünsel algısında yarattığı gerilim açısından da değerlendirmek mümkün.
Bu tarz gezi odaklı sergileme projelerinin kuşkusuz ilki değil Turist (in) Formation. Hem bilinçli göç etmeler sanatın tarihinin eski dönemlerinden bu yana gözlemlenirken, 1960’larda Fluxus, Happenings gibi üretim biçimlerinin deneysel geziler gerçekleştirdikleri biliniyor. Ülkemizde yakın dönemde, farklı amaçlarla olsa da, örneğin Vincent Van Gogh’un Peşinde Modernizmin izinde projesinde 11 sanatçı Van Gogh’un Paris rotasını deneyimlemeye çalışmışlardı.
Bir gezide sanatçıların beklentileri ile güncel gerçekliklerin çelişkisi, ortaya çıkan işlerde görünür olmaktadır. Bu yaratıcı süreci tetikleyen ana unsurlardan birisidir. Bu sergide de sanatçılar İzmir’i içselleştirmeyi arzulayarak, kendilerinde bıraktığı izlenimi yansıtmaya çalıştılar. Sanatçıların gözünden İzmir’i, 20 Nisan’a kadar kentin önemli çağdaş sanat merkezi K2 Galeri’de görebilirsiniz (Tel: 0232 445 31 51).

FIRAT ARAPOĞLU
(2 Nisan 2010, Birgün Gazetesi'nde yayımlanmıştır).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder