9 Nisan 2010 Cuma


VİDEOSUZ BİR VİDEO SERGİSİ
Video sanatı, videoya kaydedilmiş imgelerin üzerinde bazı işlemler gerçekleştirilmesinin ardından, bu imgelerin bir yüzeye yansıtılması ya da monitörler aracılığı ile ekranda gösterilmesi ile oluşturulan bir üretim biçimi olarak tanımlanmaktadır. Başlangıcından bu yana da (1965), hem bizzat kendisi bir araç (medium) olarak hem de hareketlilik ve dokümantasyon gibi nitelikleri taşıması nedeniyle, performans videolarında görüldüğü gibi, farklı alanları kesiştirerek çalışan disiplinlerarası üretim yöntemlerinde kullanılıyor. Tüm bunların gerçekleştirilmesinde, videonun, monitör vb. diğer elektronik üretim araçlarıyla beraber bütünsel olarak işlev göreceği bir elektronik aksama ve bu araçların da çalışma gücü alabilmeleri için elektrik gücüne ihtiyacı var. Peki, elektriğe bağlı olmayan, fişi prizden çekilen bir video sanatı sergisi nasıl olabilir?
KABLOSUZ
2003’ten bu yana etkinliklerini sürdüren ve bugün bunlara, Ferhat K. Satıcı, Hülya Özdemir ve Çağrı Saray koordinatörlüğünde devam eden Videoist, 12 Mart’ta Manzara Perspectives’de açılışı yapılan “Unplugged” sergisinde, yukarıdaki sorunun cevabını veriyor. Galeri küratörü Kristina Kramer sergiye eşlik eden kitapçıkta bu konuyu şu şekilde açımlamış: “Elektriği keserek Videoist, materyali ve hareketli imgelerin maddi olmayan arkaplanlarını sorgular ve seçilmiş video işlerin süreçlerini, erken gelişim aşamalarını görselleştirir”. Sergi de, bu ve bunun gibi videonun arkaplanına dair birçok konuyu göstermeye çalışıyor. Serginin adı olarak “Unplugged”, herhangi bir elektrogitar, bas gitar, org vb. elektrik gücüne dayalı enstrümanların kullanılmadığı müzikal performansları nitelemesi nedeniyle seçilmiş. Bu terim, özellikle elektronik enstrümanlara dayalı icralarda bulunan sanatçıların (rock, heavy metal ya da grunge grupları vb.), sadece akustik enstrümanlara bağlı olarak gerçekleştirdikleri performanslarını tanımlıyor. Videoist de, bu metaforu kullanarak, elektriksiz videoyu ele alıyor; yedi sanatçının video işleri, bu sefer izleyiciye, oluşmadan önceki halleri, videonun araçsal nitelikleri ve video organizasyonlarının yapılarını irdeleyen bir biçimde akustik olarak sunuluyor.
Ali Kazma, geçen yılın aralık ayında Yapı Kredi’de yer alan “Engellemeler” serisindeki “Zaman Notları” çalışması ile sergide yer alıyor. Galeri girişindeki duvarda bulunan zaman kodları, kurgu aşamasında sanatçının yararlandığı notlardan oluşuyor ve sanatçının gerçekliği sayısal zamankodları aracılığı ile nasıl işlediğine dair çıkarsamalar yapmamızı olanaklı kılıyor. Gerçekliği sıkıştıran ya da açımlayan videolardaki bu zamankodları değil midir?
Çağrı Saray, disiplinlerarası çalışan bir sanatçı olarak, senaryo ve bu senaryoya bağlı olarak çekimi yapılan bir video işi arasındaki ilişkiyi gündeme getiriyor. “Kırmızı Oda: Sekans 30, 31 ve 32” çalışması temsil krizi ile yakından ilgili, zira senaryonun inşa ettiği imgelerin yerine, bizzat metnin kendisi işe (imgeye) dönüşmüş. Bu bağlamda Saray’ın Derrida okumalarına çokça yaslandığını görebilmek mümkün. Karşılaştığımız amorf bir süreç, nedeniyse senaryo tahakkümünün sorgulanması. Senaryonun dışında duran, videonun nasıl okunacağını izleyiciye dayatan aşkın özne irdelenirken, Saray, farklı metinlerarası okumanın aksine, aynı metin içerisindeki farklılaşmaları ortaya koyuyor.
KURUMSALLIK ELEŞTİRİSİ
Ferhat Özgür ve Suat Öğüt sergide, prodüksiyon öncesi storyboard (hikãye izleği) serileri ile yer alarak, birbirlerine referans veriyorlar. Her iki çalışmada gözlemlenen, tasarımların ekrana yansıtılmasından önceki süreç. Özgür’ün portrelerinin yanında temayı açıklayan iki metin yer alıyor. “Bridgend 17” isimli çalışmada, Bridgend’de (İngiltere) bir yıl içinde intihar eden 17 gencin medyadan alınan görüntülerine Özgür’ün portrelerindeki kırılmalar ile şahit olurken, metinde olaya dair izlenimlerini okuyoruz. Suat Öğüt’ün “Tüketim Pratikleri’nin Hikaye İzleği”ndeyse, Muntadas Çalıştayları Projeleri Sergisi “Arada” sergisindeki işinin izlekleri sunuluyor. Sanatçının çalışmasındaki dış sesin “start with my order” (komutumla başla) yönlendirimi, Çağrı Saray’ın senaryo tahakkümünü sorgulayan çalışması ile algısal bir gerilim oluşturmuş.
Hülya Özdemir ve Yeni Anıt, Çağrı Saray’ın işi de dahil edilerek, işlerinde video sanatına dair daha majör bir alan irdelemesine gitmişler. Özdemir “Resmi Hafıza Kaybı”nda, bilgi- iktidar ilişkisi içerisinde müzelerin yapısını sorguluyor ve gündeme getirdiği alan çok geniş çağrışımlara sahip. Müzeler, Özdemir’in sorduğu üzere, bilgiyi güce dönüştüren kalemlerin sahtelerini yapabilir mi? Müzeler sahte imgeler üretebiliyorlarsa; o zaman öyle iddia ettikleri gibi, popüler kültürün çok da üzerinde bir nitelikleri olmadığını ileri sürmek mümkün mü? Yeni Anıt ise, “Sanatçının Mal Beyanı”nda, Videoist’in, Nisan 2009 tarihinde İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamında Taşınabilir Sanat Proje Koordinatörü Deniz (Erbaş) ile olan bütçe yazışmalarına dair 16 Nisan 2009 tarihli bir mailin dökümünü veriyor. Bu, Videoist’in Manzara’da ufak bir seçkisine şahit olunan, yapısının varoluşundaki maddi altyapıyı gösteren unsurlardan birisi. Bu unsura eşlik eden parçalarına ayrılan minibüs, Videoist’in mobilize yapısını gösterdiği gibi, heterojen ve ayrıştırılabilir niteliklerine de gönderme yapıyor. Fatih Aydoğdu’nun çalışması, 2007 tarihli “Diglossia” çalışmasını oluşturan karelerden bir seçki olarak bir masa üzerinde yerleştirme olarak oluşturulmuş. Zamansal ve mekansal sekanslar, burada birer parça olarak tespit ediliyor. Videonun bütününü oluşturan kareler burada, tümgendelim yöntemi ile parçalara ayrıştırılarak, her biri bağımsızlaşıyor.
Unplugged, video sanatının arkaplanına dair ustaca bir araya getirilmiş işlerden oluşan bir sergi. Bir organizasyonu oluşturan parçalardan, bir video işinin karelerinin parçalanmasına; kurumsallık eleştirisinden hikaye izleklerinin yapısına kadar birçok alana referanslar veren bir sunum. Özellikle, video sanatını üretimlerinde kullananların ve kullanmayı arzu eden sanatçılar/öğrencilerin kaçırmaması gereken bir sergi. 12 Nisan’a kadar Manzara Perspectives’de izlenebilir (Tatar Beyi Sokak 27 Kuledibi Beyoğlu).
Fırat ARAPOĞLU
(10 Nisan 2010 tarihli Birgün Gazetesi'nde yayımlanmıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder