5 Ocak 2011 Çarşamba

ESTETİK ÇIKARLAR + NETWORK AĞLARI = SANAT?


ARTALAN

ESTETİK ÇIKARLAR + NETWORK AĞLARI = SANAT?

Fırat ARAPOĞLU

firat.arapoglu@gmail.com

Kısa bir aradan sonra herkese merhaba, bu sayıda artık biraz abartıldığını düşündüğüm heykel sempozyumlarına ve bienallere değinelim istedim.

Dışa Kapalı Heykel Sempozyumları

Türkiye’de hemen her yıl ve her dönem bir şehirde ya da üniversitede düzenlenen heykel sempozyumuna şahit olunuyor ve öyle ki, artık heykel sempozyumu düzenlemenin bir niteliği kalmadı. Belediyeler ve üniversitelerin öncü olduğu bir uygulama olarak Avşa Belediyesi’nin 1993’te başlattığı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Prokoneesos ve Fındıklı’da devam ettirdiği sempozyumlarla birlikte, Alanya Belediyesi, Mersin, Hacettepe, Kocaeli, Süleyman Demirel ve Trakya Üniversiteleri de çeşitli tarihlerde bu heykel sempozyumları ağı içerisinde yer aldılar/alıyorlar.

Peki bu heykel sempozyumlarına katılacak sanatçılar nasıl seçiliyor? Acaba klasik mecralarla çalışan sanatçılar, güncel sanatçıları bir “network” ağı üzerinden hareket etmekle suçlarken, kendileri nasıl hareket ediyorlar? İnsan merak ediyor, örneğin Gürcü Heykeltıraş Ivane Malkhaz Tsiskadze’nin neden Türkiye’de toplam 14 heykeli var? Akdeniz Üniversitesi’nde düzenlenen heykel sempozyumlarında Ayhan Kayapınar – şu an görevinde bulunmuyor – ve Mersin Üniversitesi’ndekilerde de Prof. Berika İpekbayrak neden hem kurullarda hem de alanda sanatçı olarak yer alırlar? Bu nasıl bir sanatçı hızıdır ki, aynı dönem içerisinde Ayhan Kayapınar Antalya’da ve Muharraq’ta (Bahreyn) “anıtsal” bir heykel üretip, geri dönebiliyor? Çok ilginç başka noktalar da var. Ağustos ayında Rusya’da düzenlenen 3. Penza Uluslararası Heykel Sempozyumu’na dahil edilen heykeltıraşlar arasında kimler vardı: Berika İpekbayrak, Ayhan Kayapınar; peki sempozyum sekreteri kim? Valentina Dusavitskaja. Dusavistskaja geçen yıl hangi sempozyuma misafir olarak davetliydi? 7. Uluslararası Hüseyin Gezer Taş Heykel Sempozyumu, Mersin.

Omar Toussoun (Mısır), Girgie Cpajak (Hırvatistan – İtalya), Miguel Isla (İspanya), Liliya Pobornikova (Bulgaristan). Öyle bir ağ ki bu, belirli isimler, ezberledikleri bir formla hem Türkiye’yi hem de dünyanın dört bir yanını aynı heykellerle donatıyorlar. Belirli isimler karşılıklı davetlerle bir “estetik çıkar” ilişkisine giriyor. Kapitalist mantık gibi, “Sen sırtımı kaşı, ben de seninkini”. Daha bunların yanına çok isim eklenebilir: Agnesia Petrov (Bulgaristan), Jhon Gogaberishvili, Irodion Gvelesiani, Valerian Jkia (Gürcistan) ve Viktar Kopach (Beyaz Rusya). Ukraynalı Oleh Bezyuk aynı heykeli, aynı form ve isimle hem Edirne’de hem Antalya’da üretmekte beis görmüyor, Kopach’ın heykellerini görünce insan formasyonunun heykel olduğuna inanamıyor. Hele Arap dünyasından heykeltıraşların işlerindeki ışık, kütle problemlerinin varlığı, onlara ödenen 3000 dolar civarı teliflere yazık dedirtiyor.

Bienaller

30 Kasım’da Port İzmir 2010’un da bitmesi ile yıllık bienal/trienal kotamızı doldurduk herhalde ya da Türkiye bu yıl deyim yerindeyse bir bienal enflasyonuna sahne oldu: 3. Sinop, 1. Mardin, 2. Çanakkale ve 2. Antakya Bienali ve 2. Port İzmir Uluslararası Çağdaş Sanat Trienali.

Demirbaş bienal sanatçıları, mekanlarda yeterince gönüllü/ücretli elemanların çalıştırılmaması ve hatta çalıştırılan gençlerin üretilen çalışmalardan bihaber olmaları, genel olarak bu sezonki bienallerin eksileriydi ve bu şekliyle, İstanbul Bienali yönetim ekibinden ve organizasyonundan alacakları çok ders var gibi görünüyor. Yerel ekonomiyi canlandırma potansiyeli, kentin reklam ağındaki sembolünü destekleme ve “estetik” bir dönüşüm yaratma yolundaki etkinliği gibi nedenlerle bienal organizasyonları kabul edilebilir, ama sayıca bu kadar artış, beraberinde iyi/kötü ayrımlarını da getirecek. Sponsorlar, ekonomik fonlar ve buradan hareketle ortaya konacak yapıların, gelecek yıllarda nelere dönüştüğüne şahit olacağız. Eğer yeterli vizyon sağlanamaz ve sürdürülemezse, bienallerin hobi ressamları dayanışması tadında yapılan angaryalara dönüşümüne bile şahit olunabilir. Önemli bir nokta da, bienallerde gözlemlenen belediyeler, bienal organizasyonları ve üniversiteler arasındaki kopuk iletişim. Hala kolektif çalışma ruhunun ne olduğunu bilmiyoruz.

Ocak Ayına Dair Etkinlik Notları:

Yağız Özgen’in kişisel sergisi 5 Şubat’a kadar devam edecek. Teknoloji kullanımının farklı boyutlarını kapsayan serginin başlığı “C:/still_life”. Sanatorium'da.

Türkiye – Kore Değişim Sergisi kapsamında 30 kadar sanatçının çalışmaları 20 Ocak’a kadar Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde (Beşiktaş).

Gelman Koleksiyonu’ndaki 40 kadar çalışmalarından oluşan seçki ile Frida Kahlo ve Diego Rivera’nın çalışmaları Türkiye’de ilk kez 20 Mart’a kadar Pera Müzesi’nde.



(1 Ocak 2011 tarihli Birgün Gazetesi Eleştirel Kültür Eki'nde yayınlanmıştır.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder