heykel sadece Bir Ucube TartIşmasI Değil
FIRAT ARAPOĞLU
Disiplinlerarası düşünmeye en çok ihtiyaç duyulan zamandayız ve bu, hem sanatsal hem de sanat üzerine olan bilimsel araştırmalarda ön planda tutulması gereken parametrelerden birisi. Ki bence, ne zaman tam anlamıyla disiplinlerarası düşünme ve çalışma öğrenilirse, o zaman bu ülkede güzel faaliyetler olabilecek.
Fakat disiplinlerarası düşünmenin bir kolektivite durumu olduğunu ve birçok alanın kesişmesinde her bir alanın netlikle ve iyi öğrenilmesi gerektiğini unutmamak gerekiyor. Örneğin günümüzde bazı sanatçılar, süreci iyi kestiremediklerinden video sanatı, stencil gibi uygulamaları sadece “aktüel” bulduklarından üretmeye çalışıyorlar. Sonuçta ortaya mecrayı iyi tanımayan birisinden çıkan, form ve içerik olarak yetkin olmayan ürünler çıkıyor. Bu, hem sanat hem de politika için böyle. Burada en önemli etmen, Terry Eagleton’ın da bahsettiği gibi “anlamaya çalışmayı”, “empati” kurmak olarak algılamamız. Bu benim seramik üretiminde kullanılan kimyasalları empati kurarak anlamam ne kadar olasıysa, o kadar geçerli.
Zihniyet…
Sanat ve edebiyat tarihi, bazı üretimlerin belirli bir süre geçtikten sonra nasıl farklı yorumlandığının örnekleri ile dolu. Machiavelli Lorenzo Medici’ye adadığı “Il Principe” eserinin Mussolini tarafından ziyaretçilerine hediye olarak verildiğini bilebilir miydi? Bu bizi şuna götürür, eserlerin ne oldukları değil, kolektif olarak yorumlanma biçimleri önem kazanır. Bu konu, İngiliz sanat tarihçisi Michael Baxandall’ın “Patterns of Intention” çalışmasında belirttiği gibi, yorumlama biçimlerinin ön plana çıkmasıdır. Mehmet Aksoy “İnsanlık Anıtı” çalışmasına dair medyayla paylaştığı metninde, çalışmanın “içeriğini” anlatmaya çalışıyor, fakat bir noktayı hala unutuyor: Şu an önemli kazanan heykelin içeriği değildir artık, “gösterdiği”dir.
Mehmet Aksoy’un “bırakın da heykelimi yapayım” derken unuttuğu nokta, hem kitleye seslenmesi ama aynı anda kitleden de bu konuda yorum yapılmasını istememesidir. Bu projede heykel yapılmaya çalışılırken, daha projenin başlangıcında kolektif bir bilinç oluşturulmadığı, sadece belediyeye ve sanatçıya özgü konuların gündeme alınarak, geri kalan tepkilerin devre dışı bırakıldığı görülebilmektedir. Richard Serra’nın New York Federal Plaza önündeki heykelinin kaldırılması konusunu, kolektif arzu ve bireysel bir edim olarak sanat ilişkisi üzerinde tekrar düşünmeye sevk eden bir konu bu.
Anıtsal Heykel..
Küresel ekonomik sistemin dayatmalarında, ülkeler arası kültür savaşlarının sürece hakim olmaya çalıştığı bir gerçek. Bu bağlamda sanat edimi de farklı stratejiler ile bu sürece ya dahil olmayı ya da muhalif olmayı tercih ediyor. Bir sanatçı, kendisinin bağlı bulunduğu sanat çevresi kadar, muhaliflerinin de bulunacağını önceden kestiremeyeceği bir lükse sahip değil artık. Eğer bir heykele başlanılıyorsa, bunun sonuçları da düşünülmeli. Türkiye ya da herhangi bir ülke için hep şu unutuluyor; bir ülke ne kadar çağdaş yapıyı içerisinde barındırıyorsa, bir o kadar “arkaik” yapıyı da içerir.
Bu bağlamda Mehmet Aksoy’un “İnsanlık Anıtı” projesi, başlangıcından bu yana iki noktayı es geçmiştir. Birincisi kolektif bir çalışma olarak tasarlanmadığından, tek taraflı, dayatılan bir gösterge olarak görülmekte. İkincisi, Aksoy’un “dramatik bir öğeyi”, arabesk ve naif göstergeler üzerinden ele alışı ve bunu devasa formlarla iki ülke sınırında gerçekleştirmesi, çoğu sanatçıyı ve eleştirmeni de rahatsız etmiş görünüyor. Sanat bazı noktalarda neleri feda ederek yaşadığımızı değil, neleri yaşayacağımızı müjdeleyebilmeli. Hele hele bir anıt, kültürlerin bir arada yaşayabilmeleri olasılığına dair bir “ütopyayı” canlı tutmaya çalışmalı. Ermeni, Türk, Kürt, Sünni, Alevi vb. tüm dini ve kültürel yapıları değilleyerek sınıfsız ve kimliksiz bir topluma ulaşamazsınız, bu ancak olsa olsa yok saymak olarak algılanır; ki Mehmet Aksoy heykelinde karşılaşılan da bu.
Şubat Ayına Dair Etkinlik Notları:
Hera Büyüktaşçıyan “Kaçınılmaz Yalnızlık” başlıklı sergisiyle 3 Şubat’tan 6 Mart’a kadar Galeri G- Art’ta.
Sanatorium Çin güncel sanatının önemli isimlerinden ressam Luo Qing’in yapıtlarını ağırlayacak. 11 Şubat – 12 Mart.
Beyoğlu Akademililer’de Mehmet Özenbaş’ın “Kaotik Düşler” sergisi 26 Şubat’a kadar devam ediyor.
(1 Şubat 2011 tarihli Birgün Gazetesi Eleştirel Kültür Eki'nde (EK) yayınlandı.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder